Yrd. Doç. Dr. ÜNAL DEĞER
Kanser tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biridir. Sağlık alanındaki gelişmeler ile birlikte yaşam süresi uzamış ancak bununla birlikte sağlığı tehdit eden kanser formlarının sıklığı da artmıştır. Kanserden korunmak için bilincin artırılması, erken tanı yöntemlerine teşvikin sağlanması, hasta hizmetlerini iyileştirme, farkındalığı artırma ve tedavisinde gelişmelerin devamlılığı için Dünya Kanser Günü her yıl farklı etkinliklerle karşılanmaktadır.
Dünya Kanser Günü ilk kez 4 Şubat 2000'de Paris'te düzenlenen Yeni Milenyum İçin Dünya Kansere Karşı Zirvesi'nde tanımlanmış olup ülkemiz için de önemli bir gün olarak takvimde yerini almıştır. Özellikle önleyici yaklaşımlar ve erken teşhise yönelik koruyucu basamağın geliştirilmesi konusunda adımların atılması açısından bu tarih son derece önemlidir.
KKTC Sağlık Bakanlığı sitesinde yer alan 2019 yılı istatistik raporuna göre ülkemizde kanser yaygın olarak görülmekte olup her iki cinsiyette kanser olgularının çoğunluğunun 50-69 yaş arasındaki bireylerden oluştuğu görülmektedir. Kadınlarda meme kanseri, tiroid kanseri ve kolon kanseri, erkeklerde ise prostat, akciğer, mesane ve kolon kanseri daha yaygın olarak görülmektedir.
Kanser genetik yatkınlık ile ilişkili olduğu bilinmekle birlikte büyük çoğunluğunun çevresel faktörler ve yaşam biçiminden kaynaklı olduğu görülmektedir. Fiziksel inaktivite, sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı gibi davranışsal risk faktörlerinin kanser oluşumunda etkisi olduğu çalışmalar ile ortaya konmuştur.
Literatürde yer alan çalışmalar egzersizin çoğu kanser türü üzerine koruyuculuğunu ortaya koymakla özellikle de meme ve kolorektal kanser insidansını %50 gibi önemli bir oranda azaltabildiğini ifade etmektedir. Düzenli ve bilinçli uygulanan egzersiz programı ile obezitenin ve yağ dokusunun azalması, seksüel (östrojen, androjen) ve metabolik hormonların ve substratların (insülin ve glükoz), büyüme faktörlerinin düzeylerindeki azalmalar; endojen oksidatif stres düzeyindeki azalma, biyomarkerlar ve insülin direncindeki değişiklikler, kimyasal karsinojenlerin ve reaktif oksijen türlerinin detoksifikasyonu, enflamasyonun azalması ve immün fonksiyon artışı gibi mekanizmaların tek başlarına veya birbirleriyle etkileşerek kanserden korunmada etkili olduğu ifade edilmektedir.
Yeterli süre ve sıklıkta uygulanan egzersiz alışkanlığı ile kilo kontrolünü sağlamak ve özellikle karın bölgesindeki yağlanmanın azaltılması endometrium, meme ve prostat kanser riskini azaltmaktadır. Ayrıca egzersiz östrojen ve testosteron üretimini düzenlemekte ve benzer olarak endometrium, prostat ve meme kanserlerinin oluşum riskini azaltabikmektedir.
Düzenli yapılan egzersiz kan dolaşımındaki insülin ve “insulin-like growth factor-1" (IGF-1) düzeylerini azaltmakta ve böylece başta meme kanseri olmak üzere birçok kanserin riskini azaltmaya yardımcı olmaktadır.
Egzersizin ayrıca barsak hareketlerini arttırmaktadır. Böylece gastrointestinal geçiş süresini ve barsak mukozasının potansiyel karsinojenik maddelerle temas süresini kısaltarak kolon kanserinin görülme sıklığını azaltabilmektedir.
Egzersiz, bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileriyle de kanser üzerine koruyucu olabilmektedir. Vücut tarafından üretilen süperoksit, hidrojen peroksit, hiperklorit, hidroksil radikali gibi reaktif oksijen radikalleri ve nitrik oksit ve peroksinitrit gibi reaktif nitrojen radikallerinin temizlenmesini sağlayan enzimlerin aktivitesini artırararak kanser riskinin azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
Ayrıca egzersiz bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen stresle başedebilmeyi kolaylaştırmakta ve vücut savunma mekanizmasını korumaktadır.
Egzersiz ve fiziksel aktivitenin kanser üzerine olan olumlu etkilerinden yararlanabilmek için düzenli ve bilinçli bir egzersiz programının günlük yaşama dahil edilmesi önemlidir. Egzersiz kişinin yaşına, cinsiyetine, mevcut hastalıklarına ve tercihlerine göre özel olarak oluşturulmalıdır. Uygulanacak olan egzersiz programında kardiyovasküler (aerobik) fitness, kas gücü ve dayanıklılığı, esneklik ve vücut kompozisyonunu geliştirecek komponentlerin yer alması son derece önemlidir. Bireye özel olarak farklı şiddette, farklı tipte, değişen süre ve sıklıkta egzersiz reçeteleri hazırlanabilmektedir. Amerikan Kanser Topluluğu, sedanter yaşam tarzından uzaklaşmayı ve haftada en az 3 gün, büyük kas gruplarını içeren 50-60 dakikalık egzersiz seanslarının uygulanmasını önermektedir.
Kanser oluşumunda başta fiziksel inaktivite olmak üzere yanlış beslenme, sigara ve alkol kullanımı gibi risk faktörlerini azaltmak kanser tedavisinden daha kolay ve daha az maliyetlidir. Bu nedenle özellikle egzersiz ve fiziksel aktivitenin yararları konusunda bireysel ve toplumsal bilincin geliştirilerek aktif yaşam tarzının benimsenmesi kanser yönetiminde önemli bir adımdır.